Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri Rüstem Aşkın hakkında “cinsel taciz” iddiasıyla Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet
Şöyle diyor Bursa 3’ncü Sulh Ceza Mahkemesi’nin sayın hakimi sağ olsun basın özgürlüğüne atıfta bulunarak, verdiği hükmün sonunda:
“Talep konusu, Yeni Marmara Gazetesi’nin 31-03-2016 tarihli nüshasında Mehmet Ali YILMAZ imzalı “Bursa sağlık sisteminde tarikat, cemaat ve menfaat sarmalı” başlıklı köşe yazısında yayımlanan yazı içeriği incelendiğinde, kamusal yarar, toplumsal ilgi ve güncellik unsurları itibariyle yazının Anayasa ve uluslar arası anlaşmalar ile güvence altına alınan kamunun haber alma özgürlüğü, kişilerin ifade özgürlüğü, basının eleştiri hakkı ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılarak talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir…”
Mahkemenin ret ettiği talep, AKP Bursa İl Başkanı Cemalettin Torun’un hususi girişimleriyle göreve getirilen Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Rüstem Aşkın’ın, yukarıda sözü edilen yazıyla ilgili tekzip istemi.
Normal koşullarda, edep çerçevesinde yapılan yazılı ya da sözlü yanıt hakkına mutlak koşulda uyar ve okurun bir kutsalı olarak değerlendiririm.
Ancak bir insan hem kekeme hem geveze veya hem suçlu hem de güçlü biçimde mahkemelere müraacat ettiğindeyse tavrım ona göre olur.
İşte o vakit yasal haklarımı son raddeye kadar kullandığım gibi o kişi tarafımca fokuslanarak, “sürekli takip edilecekler” listesindeki bahtsız yerini mutlaka alır.
Aynı kişi yani Rüstem Aşkın mahkemenin verdiği “tekzip talebine ret” kararına da itiraz etmiş ve bu kez de Bursa 4’ncü Sulh Ceza Mahkemesi’nin pek muhterem sayın hakimine müraacat etmiş.
Bu arada her iki dosyayla ilgili olarak çalışma yürüten Yeni Marmara Gazetesi Baş Hukuk Müşaviri Avukat Halil Ağa’ya da hassaten ve tekraren teşekkürlerimi sunarım.
Bursa 4’ncü Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararında da şöyle deniyor:
“…Bursa 3’ncü Sulh Ceza Hakimliği’nin 28-04-2016 tarih ve 2016/1634 D. İş sayılı kararında her hangi bir isabetsizlik görülmediği, kararın usul ve yasa hükümlerine uygun olduğu anlaşılmakla, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Bursa ili Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği vekili Avukat Figen Orhan tarafından yapılan itirazın reddine…”
Bu günkü yazımızla hukuk ve hukukçular arasında ilerliyoruz ama konu yine Rüstem Aşkın.
Ama Rüstem Aşkın bu kez “şüpheli” konumunda ve Sağlık Bakanlığı’nda çalışan genç, bekar bir hemşireyi intihar girişimine sürükleyecek kadar ciddi bir şekilde baskı ve “cinsel taciz uyguladığı” iddiasıyla Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na hakkında şikayet dilekçesi verilmiş durumda!
Dercan TEMEL Bursa Dörtçelik Çocuk Hastanesi'nde hemşire olarak görev yapan genç, bekar ve güzel bir kızdır.
Hikayenin bundan sonrasını yine Bursa Barosu’nun hızlı ve çok başarılı Avukatlarından Özgür İnanç Yağmur’un hazırlayıp savcılığa verdiği şikayet dilekçesinden pasajlar aktararak anlatalım:
“Müvekkil Dercan TEMEL, Bursa Dörtçelik Çocuk Hastanesi'nde hemşire olarak görev yapmaktadır. Hastanede Evde Sağlık Hizmetleri verilmeye başladığından itibaren bu birimde çalışmış, bir çok başarılı projeye imza atmıştır.
2015 yılı içinde Bursa Dörtçelik Çocuk Hastanesi Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürlüğünde görevli herhangi biri olmadığı için bazı sorunlar yaşanmaya başlanınca
(O sıra Dörtçelik Çocuk Hastanesi Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü başka bir göreve atanmış, O'nun yerine vekalet eden İdari ve Mali İşler Müdürü Cihat YENİGÜN bir erkek hemşire tarafından bıçaklanmış, O'nun yerine de henüz başkası atanmamıştır.)
müvekkil, diğer çalışanlar, Hastane Yöneticisi Dr.Erkan YIDIRIM ve başka birimlerin sorumlusu olan diğer bazı hemşirelerle birlikte bu durum değerlendirilip, karşılıklı fikir alışverişinde bulunulurken, Dr.Erkan Yıldırım’ın önerisi ile “hastanelerinde yaşanan Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürünün boşluğunun olumsuz sonuçlar yarattığını ve mutlaka çözümlenmesi gerektiğini” iletmek üzere, şüpheli olarak şikayet ettiğimiz Bursa Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Rüstem Aşkın’ın özel kaleminden randevu talebinde bulunmuşlar; özel kalemin telefonda "İznik’te iftardan sonra sizlerle görüşecek Rüstem Bey’’ cevabı üzerine, karşılıklı şaşırarak; “O'nunla makamında görüşmek istediklerini” belirtmişler ve bu absürt “İznik'te görüşme” davetini kabul etmemişler, böyle olunca da, şüphelinin Özel Kalem görevlisi olan kişi bir süre sonra tekrar telefon ile arayıp, "Cuma günü saat 12.00’de Rüstem Bey sizi makamına bekliyor" demiştir…”
Dikkat edin, iddiaya göre hemşireleri önce makam odasına değil de İznik’e, göl kıyısında muhabbet etmek için çağıran Aşkın, az sonra aşkın çetrefilli ve dikenli yollarında yürümeye başlayacak ve bu uğurda, asla kabul edilemeyecek bazı tutum ve davranışlar içine girecektir!
“…Müvekkil ve arkadaşlarının randevu almaya çalıştıkları hafta (Temmuz’un ilk haftası) hastaneye Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü olarak Nesrin Demirkan'ın ataması yapılmıştır.
Şikayetçi ve arkadaşları Yasemin Aydüz, Neriman Deniz ve Vildan Aker ki, aynı zamanda ifadelerine başvurulmasını talep ettiğimiz tanıklarımızdır, Rüstem beyle görüşmek amacıyla Kamu Hastaneler Birliğine söylenen saatte gitmişlerdir.
Rüstem Bey şikayetçi ve arkadaşlarına 'hemşire hanım' yerine, "güzel kız!" şekilde hitap ederek daha en başından gelen kişilerin amiri olma konumunun da verdiği rahatlık ve özgüvenle, pervasız ve tacizkar şekilde ciddiyetsiz bir konuşma ortamı yaşanmasına sebep olmuştur.
Şikayetçi ve arkadaşları önce neye uğradıklarını şaşırmış, sonra da bu tavır hiç olmamış gibi davranarak; hastanelerinde yaşanan sıkıntılı günleri anlatmaya çalışırlarken, şüpheli; "Size uzun, güzel bir kız yolladık müdür olarak oraya’’ gibi ifadelerle yine resmiyetten uzak bir konuşma yapmaya başlamıştır. Bir taraftan da; kendi telefonu ile Nesrin Demirkan’ı arayarak,
"Bak burada kızlar var Dörtçelik’ten, yarın akşam seni onlarla buluşturayım, ………… Sümbüllü Bahçe’de, ………………. şu senin eve yakın olan, geçen gün oturmuştuk ya." şeklinde bir görüşme yapmıştır?
Rüstem bir taraftan da ziyaretçilerine "Yarın akşam gelin, sizi Nesrin’le buluşturayım, kaynaşın, O'na yardımcı olun." demiştir…”
Aşkın dikenli yollarında ilerleyen Rüstem Aşkın, hastaneye müdür olarak atadığı uzun ve güzel hanım(!) Nesrin Demirkan’ı geçen gün birlikte oturdukları, onun evine yakın olan(!) Sümbüllü Bahçe’de, hemşire kızlarla tanıştırıp kaynaştırmak istiyor, neden acaba?!.
“…Orada bulunanlardan Neriman Deniz, Rüstem Bey’in konuşması ve yaklaşımından rahatsız olarak ertesi akşam yapılan görüşmeye gitmemiş, şikayetçi diğer arkadaşlarıyla Sümbüllü Bahçe’ye gitmiştir.
Rüstem Bey önceki günkü konuşmasına benzer bir şekilde konuşarak; "Nesrin ne derse o olacak, He de bana, güzel kız, he de bana" gibi gayrı ciddi hitap şekillerini kullanarak taciz etmeye devam etmiş, şikayetçi ve arkadaşları da bir taraftan geldiklerine pişman oldukları halde, her şey yolundaymış gibi davranmışlar ve orada hastanelerindeki sıkıntı, problem ve eksikleri dile getirmişler, ancak şüpheli Rüstem "Ama" diyerek başladıkları her sözü, "He diyeceksin bana, he diyeceksin bana"(!) diyerek kesmiş, konuşmanın sonuna doğru ise yanında bulunan Mehmet Karadağ ve İsmail Özcan isimli kişilere;
"Bak bu kızlar bekârmış, bunları Kurşunlu’ya götürelim!" diyerek bu kez açık açık ve daha da ileri giderek taciz etmiştir…”
İşte tam burada yine andropoz ve aşkın dibi tuzaklarla dolu bataklığına saplanan Rüstem Aşkın yine iddiaya göre belli ki daha önce birlikte kaçak et kesmeye gittikleri arkadaşlarıyla, Kurşunlu’daki gizli mekanlarını da deşifre etmiş, kelimenin tam anlamıyla s.çmıştır!
“…Bu sözlerden sonra zaten ortamda soğuk bir hava oluştuğu için kısa bir süre sonra herkes kalkmış ve "Bak bu kızlar bekârmış, bunları Kurşunlu’ya götürelim" sözleri şüpheli ve ortamda bulunan diğer hastane görevlisi hemşireler üzerinde adeta şok etkisi yaratmıştır…”
Bu arada iddianamesini Avukat Petroçelli kıvamında yazan, dahası Türk dili ve imla kurallarını çok iyi kullanan ve yine okuyanlara roman tadı sunan Avukat Özgür, “körle yatanın şaşı kalktığına” dair atasözünü de eş durumundan ispatlıyor gördüğünüz gibi!
Hemen belirteyim, hiç kimse fesatlanmasın, dilekçeyi asla Özgür’den değil, başka kanallardan temin ettim ve bu konuyu onunla hiç görüşmedim bile.
“…Şikayetçi bu ve o günden sonra işyerinde yaşadığı diğer sorunlar üst üste gelince sonraki günlerde Rüstem Bey'i sürekli kâbuslarında görmeye başlamış, 15 yıllık bir devlet memuru olarak ilk kez böyle bir tacize maruz kalmış, geleneklerine bağlı bir Türk kızı olarak bu sözlerin etkisini üzerinden bir türlü atamamıştır…”
Sen çok yaşa Özgür! Türk kızını yiyem, sana bi şey olmasın!
“…Bu olaydan kısa bir süre sonra hastanede düzenlenen iftara katılan Rüstem Bey, daha girişte Hastane Yöneticisi Dr. Erkan Yıldırım’a "Bu kıza dikkat et, çok konuşuyor!" diyerek müştekiyi işaret etmiş, Oysa müvekkil Rüstem Bey’i sadece iki kez görmüş ve kendisi O'na konuşma fırsatı bile vermemiştir.
Suça konu taciz akşamından sonra, "Kurşunlu'ya da gitmeyince"(!) müvekkil adeta hedef gösterilmiş, hastanede Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü olarak Rüstem beyin atadığı ve “uzun güzel bir kız yolladık müdür olarak” dediği Nesrin Demirkan, geldiği günden itibaren müvekkili adeta görmezden gelerek, muhatap olmayıp, yok saymıştır.
Eylül ayının başında bir gün öğleden önce başhekim sekreteri müvekkili dahili telefondan arayarak "Erkan Bey seni odasına çağırıyor" demiş, odasına girdiğinde Erkan bey "Nasılsın? Biraz canını sıkacağım senin" sözleri ile konuşmaya başlamış, "Gezip tozduğun insanlara dikkat et Dercan, bazı kişilerle arkadaşlık etmeyi kes. Bazı yöneticiler senin bu arkadaşlıklarından ve bazı konuşmalarından rahatsız oluyor, kötü şeyler olacak senin için"(!) demiştir.
Şikayetçi kendisine; "Hangi yöneticiler, hangi konuşmamdan rahatsız, daha kötüsü ne olabilir?"’ diye sorduğunda ise; "Sana açıklama yapmak zorunda değilim, daha kötü şeyler olabilir, sözlerine ve arkadaşlarına dikkat et" cevabını vermiştir.
Sonraki günlerde müvekkil sürekli yok sayılmış, kendisinin gerçekleşmesinde önemli payı olan projelere dahil edilmemeye, toplantılardan tesadüfen genellikle bittikten sonra haberdar edilmeye, kendi servisi ile ilgili konulardan bihaber bırakılmaya başlanmıştır.
Sonraki günlerde Hastane Yöneticisi Erkan Yıldırım bir gün müvekkili odasına çağırarak; "Nesrin senden haz etmiyor, seninle çalışmak istemiyor, sen sorumluluktan istifa et" demiş, bu sözler o serviste bu kadar emeği geçen, projeleri başarıyla anlatılan herkesin takdirini kazanan şikayetçiyi, yaşanan bunca dışlanmaya rağmen daha çok üzmüş ama yapabileceği bir şey olmadığı için Pediatrik Palyatif Bakım Merkezinin Sorumluluğundan istifa etmek zorunda kalmıştır.
Bu arada Dercan, kurucusu olduğu Evde Sağlık Hizmetlerinde hemşire olarak çalışmaya devam ederken, bir yandan da mesai saatleri dışında o zaman Yoğun Bakımların Koordinatörü olan arkadaşı Yasemin Aydüz ile Türkiye çapında yapılan Sağlık ve Sosyal Hizmetler Dernekler Federasyonu Kongresi için "Pediatrik Palyatif Bakım Merkezi Modeli" isimli bir bildiri hazırlamışlardır, çünkü Pediatrik Palyatif Bakım Merkezi Türkiye’de ilk olarak çalıştıkları bu hastanede açılmıştır.
Bildirileri sözel olarak sunulmak üzere kabul edilince çok gururlu bir şekilde, gelen davet mektubu ve dilekçe ile hastane yönetimine, "bildirilerini sözel olarak sunmak amacıyla Bursa dışında yapılacak kongreye katılmak üzere" başvuruda bulunmuşlar, sözlü olarak sorduklarında İdari ve Mali İşler Müdürü kendilerine; “taleplerinin mevzuata uygun olduğunu, Başhekimin 'uygundur' demesi durumunda hastanenin yol, konaklama ve kongre ücretlerini karşılayacağını” söylemiştir.
Fakat Başhekim Erkan Yıldırım, dilekçeye UYGUNDUR demek yerine, hiç gereği yokken, bu talebi Kamu Hastaneler Birliğine yollamıştır.
Diğer kurumlardan, bildirisi dahi olmadığı halde oraya katılan sağlık çalışanlarının gideri kurumları tarafından karşılanırken, şikayetçi ve hemşire arkadaşı Yasemin Aydüz’ e "yolluksuz, yevmiyesiz, konaklamasız, harcırahsız" bir görevlendirme yapılmıştır.
Müvekkil Dercan ve arkadaşı Yasemin AYDÜZ de TÜRKİYE’DE İLK VE TEK OLAN BU ÇALIŞMAYI SUNMAK ve HASTANELERİNİ TANITMAK ÜZERE GİDERLERİ KENDİLERİ KARŞILAYARAK BU KONGREYE KATILIM SAĞLAMAK DURUMUNDA KALMIŞLARDIR.
Sözün kısası; müvekkil bu ildeki en büyük amiri olan şüphelinin "Bu kızlar bekarmış, bunları Kurşunlu'ya götürelim"(!) şeklindeki yaklaşımını ve teklifini kabul etmediği için yukarıda anlattığımız olayların benzerini ve daha fazlasını çalıştığı hastanede sıkça yaşamaya başlamış ve bu süreçte başta Rüstem Aşkın’ın kendi namus anlayışına ters düşen sözleri, yaptığı cinsel taciz, Nesrin Demirkan’ın şikayetçiyi yok sayması, Erkan Yıldırım’ın tehditleri, her gece kâbuslarına girmeye, Dercan'ın sürekli ağlayıp, bunları hak etmediğini düşünmeye başlamasına, en sonunda da HAYATINA SON VERMEYE, İNTİHARA kadar götürmüştür.
Bu teşebbüs ablası Derya Temel'in, tesadüfen, tıkırtı halinde sesleri duyup uyanması ve kardeşine engel olup sakinleştirmesi ile son bulmuştur.
Daha sonra Dercan, ailesinin ısrarı ile Psikiyatri polikliniğine muayene olmaya gitmiş, yaşadıklarını anlattığı Doktor, “Çekirge Devlet Hastanesi Psikiyatri servisinde yatarak tedavi görmesinin” uygun olacağını söylemiş ancak, yatışının 3. gününün sabahı Doktor "Hemşire hanım biliyorsun, ben de Genel Sekreterliğe bağlıyım, beni aradılar, işyerinde yaşadıklarınla ilgili bir şey yazamam mobbing ile ilgili, zaten epikriz raporunda mobbing değil “alkol kullanımı” diye yazılmış, çoluğum çocuğum var, sıkıntı yaşamak istemem" demiş, yatışının 5’nci gününde aynı doktor sabah vizitini yaptıktan sonra şikayetçiye serum takılmasını söylemiş ve serum takılıyken, Diazem gibi ağır bir ilaç verildiği sırada ve tıbben gözlem altında kalması gerekmesine rağmen, o halde, serum daha bitmeden doktor koşturarak polikliniği bırakıp servise gelmiş ve Dercan' ı odasına çağırarak;
"Rüstem Bey’in kendisini aradığını,
kendisini acilen taburcu edeceğini,
basın mensupları gelmeden oradan gitmesi gerektiğini,
Rüstem Beyin kendisinin de amiri olduğunu,
kusura bakmamasını,
hatta gazetede çıkan bu haberden sonra işte şimdi intihar edeceğini,
Bursa’yı terk etmesi gerektiğini” söylemiştir.
Dercan ne olduğunu bile anlayamamış,
Tesadüfen ziyaretine gelmiş olan hemşire arkadaşı Yasemin Aydüz ve diğer hastalar ve hemşirelerin şaşkın bakışları arasında, temizlik personelinin yardımı ile kendisini eşyaları toplanmış vaziyette ve servisin kapısında hastaneden taburcu edilirken bulmuştur.
Daha sonra bir gazetede kendi yaşadıkları ile ilgili bir yazı çıktığını ve şüpheli Rüstem ile Çekirge Devlet Hastanesinde görevli olan ve şikayetçiyi apar topar taburcu eden Doktorun telaşının bu yüzden olduğunu anlamıştır.
Tüm bu cinsel ve ayrıca psikolojik tacizlerle, DERCAN HEMŞİRE apar topar taburcu edildiğinin ertesi günü Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri polikliniğine başvuru yapmış ve ağır depresyon nedeniyle tam 37 gün yatarak tedavi görmüştür.
Yukarıda anlatılan ve daha sonra ayrıntılarına girilecek olan olaylarla ilgili tüm kişilere karşı suç duyurusunda bulunulacak, tazminat davaları açılacak ve yaşanan mobbing ile ilgili yasal işlemler ayrıca yapılacaktır. Tüm yasal haklarımızı saklı tutuyoruz…”
Helal olsun Özgür, bravo!
“…Şimdiki şikayetimizde sadece, şüpheli Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Rüstem AŞKIN'ın kendi alt biriminde çalışan ve neredeyse en üst amiri bulunduğu bir hemşireye, hatta bir çok hemşireye "güzel kız" diye hitap edip, yanında bulunan diğer iki kişiye; "Bu kızlar bekarmış, bunları Kurşunlu'ya götürelim"(!) şeklinde yaptığı cinsel tacizle, daha sonra da yaşattığı psikolojik tacizin intihar ve psikolojik tedaviye kadar geçen süreciyle sınırlı kalmayıp, yargılanması için Cumhuriyet Başsavcılığınıza başvurduk.
SONUÇ ve İSTEM : Açıkladığımız ve resen dikkate alınacak diğer gerekçelerle gerekli soruşturmanın başlatılmasını; dilekçemizde adı geçen ve ayrıca bildireceğimiz kişilerin de tanık olarak ifadelerinin alınıp şüpheli hakkında şikayetçiyi intihara sürüklenmesine ve yatarak psikolojik tedavi görmesine sebep olduğu cinsel taciz suçlamasından, TCK 105/2 nci maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, iddianame düzenlenip dava açılmasını şikayetçi Dercan TEMEL' in avukatı sıfatıyla talep ederim. 26/05/2016
ÖZGÜR İNANÇ YAĞMUR
NOT: Çekirge Devlet Hastanesinde yatarken tedavi olarak uygulanan
Diazem infüzyonu sonrası hastanın en az 24 saat gözlem altında
tutulması gerekmektedir. Normal sağlıklı bir bireyde bile
solunumu deprese etme olasılığı bulunmaktadır.
Dercan TEMEL aynı zamanda astım hastası olduğu için
solunum deprese olma riski daha fazladır.”
Birden fazla insanın tanık olduğu ve tanık gösterildiği, hastane raporlarıyla da desteklenen iddialar çok ciddi ve ülke genelinde ses getirecek kadar da skandal bir durum içeriyor.
Binlerce çalışanının olduğu Bursa’da kamu hastanelerinin başında bulunan birinin bırakın böyle bir iddiayla ilgili olarak yargılanmasını, dedikodusunun çıkması bile skandal niteliğindedir; üstelik bu şahsı oraya tavsiye edip kefil olan AKP Bursa İl Başkanı Cemalettin Torun’u da birinci dereceden bağlar.
Kaldı ki Ensar Vakfı’ndan sonra Sağlık Bakanlığı bünyesinde de üstelik, en üst düzeyde gerçekleşen bu “cinsel taciz” iddiası, Ahmet Davutoğlu hükümeti döneminde bu işlerin sistematik ve pervasız bir şekilde yapılıp, yaygınlaştığına da işaret eder ki, herkesin üzerinde çok ciddi olarak durması gereken vahim bir vaziyettir!
Aşkın ve bu saatten sonra da ızdırabın acı dolu pençesinde kıvrım kıvrım kıvranan Rüstem Aşkın’ın orada bir saniye daha tutulması hem günah, hem yazık, hemi de haramdır, bu işin siyasi sorumlularının hala yerlerini koruyor olması herkes gibi benim de yaramdır!
kaynak:http://www.yenimarmaragazetesi.com/makale/bursa-yi-sarsacak-sok-iddialar-/
No comments:
Post a Comment